İlk seni gördüm Sevilla=)

Barcelona günlerimizden sonra istikamet Sevillaydı. Akşam 11:30 da uçağa binip Sevillaya doğru gittik.. Sevilla'ya her gittiğimde içimi bir heyecan kaplar. Orada doğduğumdan ve küçüklüğümün orada geçmesinden kaynaklanıyor belki de. Ayrı bir kokusu var bu şehrin... İnsanların sıcaklığı bütün şehre yansımış sankii.. Kendimi öyle güvende hissediyorum ki bu şehre geldiğimde.

Gece 01.00 gibi vardık.. İspanya'da ailemin evinde kaldık. Ancak Sevilla'ya giderseniz Giralda yakınlarında kalmanızı tavsiye edebilirim. Tamamen merkezi bir yerde...


Sevilla'yı gezdirme işi bana düşmüştü.. Ee tabi bende bu şehri en güzel şekilde Yusuf ve Jessy'e göstermek istiyordum=)) Sabah hep birlikte kahvaltı için churros yemeye gittik. Churro'ları yemeden sakın dönmeyin:)

Daha sonra SEvilla turunu Plaza de Espana'dan başlattım.. Bu kocaman bir meydan .. Meydanı çevreleyen binalar şu anda belediyenin...( Sevilla İlk kez 1929 yılında düzenlenen ve sadece Latin Amerika ülkelerinin katıldığı ihracat fuarıyla baştan aşağı imar edilmiş.1929'dan bu yana ülkenin fuar merkezi olarak da adını duyurmuş. 1929 yılındaki bu ilk fuar kente eşsiz bir meydan kazandırmış. Bu da ‘‘İspanyol Meydanı’’( PLAZA DE ESPANA) .. Meydanda yer alan binayı çevreleyen yapay nehir İspanyolların ticaretle Atlantik Okyanusu'na açılışını simgelemekte...
Bilgiler:http://w3.gazi.edu.tr/~fnguler/ispanya/index.htm )

Cristof Colomb'da Amerika'yı keşfetmek için ilk SEvilla'dan çıkmıştı=)


Bu meydan ayrıca yuvarlak bir biçimde olup, duvarları da İspanya’nın şehirlerini simgeleyen seramiklerle süslü..



Burada bir sürü resim çektikten sonra meydanın tam karşısında kalan Parque Maria Luisa'ya gittik. Bu parkı isterseniz 4'lü bisikletlerle dolaşabilirsiniz. Biz öyle yaptık. Amerika Meydanı denen bölüme geldiğimizde bembeyaz güvercinler bizi karşıladı... NAsıl güzel bir manzara... Yem verdiğinizde de üstünüze geliyorlar. İnsanlardan korkmuyorlar... Orada resmen küçüklüğümüze döndük.. Bu kısma kesinlikle gidin!!!

Burayı gezdikten sonra SEvilla'nın nehrinin ( Guadalquivir) olduğu kısımdan çıkıp, dümdüz yürüdük.. NEhirden yürüdüğünüzde karşınıza Torre Del Oro ( Altın kule) çıkmakta...Gemilerin giriş çıkışını kontrol etmek için yapılmış. Kule biz gittiğimizde açık değildi... Ancak sonraki yıl tekrar Sevilla'ya gittiğimde açılmıştı. Girişi 2 Euro ve içinde deniz müzesi bulunmakta.. Girmenizi tavsiye ederim.. Biraz daha yürüdüğümüzde boğa güreşlerinin yapıldığı arenayı gördük.. 18 yydan kalma olan bu arena günümüzde de açık... Boğa güreşi seyretmek istiyorsanız hemen oradan bilet alabilirsiniz. https://www.plazadetorosdelamaestranza.com/
Bu siteden daha çok bilgi alabilirsiniz.


Bu Arenal bölgesini de bitirdikten sonra yukarı doğru yürümeye başladık.. Eskiden yahudilerin yaşadığı bölge olan Bario Santa Cruz'a doğru gittik. Burası tamamen dar sokaklardan oluşuyor.. Bu dar sokaklar Sevilla'nın sıcağından korunmak için bire bir... Bu sokaklarda küçük küçük cafeler bulunmakta.. Ayrıca geceleri de flamenko gösterileri yapılıyor..

Burayı da dolaştıktan sonra Avrupanın 3. büyük katedrali olan Sevilla Katedraline geldik.. Sevilla Katedralinin içinde Cristof Colomb'un mezarı da bulunmakta... Daha sonra KAtedralin tam yanında olan Giralda adındaki çan kulesine çıktık.. Tam 40 kat çıkmanız gerekiyor.. Vardığımızda nefes nefese kalmıştık. Ancak göreceğiniz manzara buna değiyor..


Zamanımız kalmadığı için Katedralin tam karşısında olan Alcazar sarayını gezmedik... Aslına bakarsanız da çok bir şey kaybetmediler. Bu saray Arap emirleri tarafından inşa ettirilmiş.. Bahçeleri gerçekten güzel. Ancak sarayın içi benim zaten hoşuma gitmemişti... Buraya giriş 6 Euro


Neyseee Akşam teyzemlerde güzel bir ziyafet olduğu için gece başka bir yere gitmedik... Ancak gitmek istersenizz Aqua diye ünlü bir bar bulunmakta. Gerçi İspanya' da bar denilince sadece içkinin içildiği yerler olarak bilinmekte. Aqua tam anlamıyla diskotek.. Yemek yeri olarakta San MArco'ya gitmenizi tavsiye ederim. 20-25 Euroya çıkabilirsiniz... Ayrıca Bario Santa Cruzda da çok güzel restorantlar bulunmakta.


2.gün kendimizi alışverişe attık. Sevilla'da Barcelona gibi tam bir alışveriş cenneti... Katedralin hemen yan kısmına doğru gittiğinizde Calle Sierpe ve Calle Tetuan'ı göreceksiniz. Bizde bu sokaklara doğru gittik. Bunlar upuzun 2 sokak... ve arabalar geçemiyor... Mağazalar kocaman...
Daha sonra 2. bir merkez olan Nervion'a gittik. Buraya gitmek istiyorsanız 32 numaralı otobüse binmeniz yeter ya da 1 senedir kullanımda olan metroya da binebilirsiniz. Biz gittiğimizde daha metro yoktu. Sevilla'da ulaşım artık çok kolay... Metro her yerden geçmekte. Gidecek olanlar bu konuda çok şanslı=))

NErvion da 2 tane alışveriş merkezi bulunmakta... Bir tanesi Nervion Plaza diğeri ise Meşhur El corte İngles... İkisine de girdik.. Nervion Plaza'nın tam arkasında da SEvilla stadı bulunmakta.. Sevilla'nın maçlarını seyretmek isterseniz burdan bilet alabilirsiniz=)))

Daha sonrda Quadalquivir nehrine doğru gitttik. Ordan Deniz bisikletine bindik ve bütün nehri gezdik=)))

Ve yine günümüz bittii.. Yusufun gitme vakti gelmişti.. Akşam Sevilla'nın tren istasyonuna gidip Yusuf'u uğurladık..=((( Jessy 2 gün daha benim yanımda kalacaktı... Ertesi günkü planımız günü birlik Cordoba'ya gitmekti... Biletleri tren istasyonundan aldık. Bilet fiyatı 35 Euro'ydu.. Hızlı trenle yarım saatte Cordoba'da olacaktık. Sabah 09.00'da yola çıkacak; akşam 21.00'da da dönecektik...

Daha fazla gününüz varsa İsla MAgica'ya gidin. Burası Looney Tunes eğlence parkından daha küçük;ama roller coaster'lar süper=))


Sevilla hakkında bilinmesi gerekenler:

== >Mozart'ın Don Juan ve Figaro'nun Düğünü ,Rossini'nin Sevilla Berberi ve Bizet'in Carmen adlı eserlerinin hikayeleri Sevilla'da geçmiş...

==>Ünlü İspanyol ressamları Velasquez ve Murillo da Sevilla'da doğmuş.

Bloga Dair=)

Blogumu takip edenler=))) Bu blogta yazım kuralları ve devrik cümleler pek dikkate alınmamıştır... Blogun amacı tamamen konuya odaklanıp okuyucuları bilgilendirmektir... Bu yüzdenn yazım kuralları ve devrik cümlelere pek takılmayın.. Siz yeni bilgilerin keyfini çıkarın=) Umarım herkesin işine yarar.. İyi okumalar herkeseeee....:)
Etiketler: 2 yorum | edit post

Barcelona, Barcelona =)))

Eğlencenin yeri Barcelona; Alışveriş'in yeri Barcelona, DEniz'in yeri Barcelona, Gaudi'nin şehri Barcelonaaaa... İşte bütün bu tanımlar Barcelona için...Nereye giderseniz gidin; Barcelona'nın yeri hep ayrı olacak... Her yeri karşılaştırıcaksınız ve her seferinde tabii ki de BARCELONA diyeceksiniz.... Şu an da yaşamak isteyeceğim ilk yer Barcelona diyebilirim... Ancak Barcelona'nın özerk olması da hiç hoşuma gitmediğini de söylemek isterim.. Katalanca denen ispanyolca'ya çok az benzeyen bir dilleri var. Resmen kendi dilleri olarak kabul ediyorlar...İspanya içinde olan bölünmeleri Barcelona'ya gittiğinizde direk anlayabiliyorsunuz...

Gelelim Barcelona'da geçirdiğimiz günlere=))


23:30da Madrid'ten bindiğimiz uçak 01:00 gibi Barcelona'da oldu.. Taksiyle Hostel'a gittik. 25 Euro civarında tuttu... Gece muhteşem hostel'a geldik =) Dakka bir gol bir Resepsiyondaki o şapşal adamın yaptıkları=)) ( önceki yazımda anlatmıştım); daha sonra sabah şapşal adam Sagrada Familia Katedraline ne kadar uzaklıkta diye sorduk. Adam 10 dakikada ordasınız dedi... Eee sizce 10 dakika da ordamıydık=) Tabiiki de hayır tam 35 dakika sürdü... O anda location yüzde 50 bile değil buranın dedik birbirimize... NEyse metroyada uzak olduğu için biz merkeze taksile gittik... Barcelona'da da iki günlük turistik otobüslerden aldık... 24 Euro tutuyor... Eğer oteliniz çok merkezde değilse bu otobüsler çok büyük bir avantaj...

Neyse Gelelim Sagrada Familia KAtedrali'ne ben bu kadar büyük bir katedral hayatımda ilk defa gördüm diyebilirim... Antonio Gaudi sağolsun Barcelona'ya inanılmaz katkıda bulunmuş.. Her yerde ilginç geometrik eserleri, binaları, parkları... Bunlardan en önemlisi de Sagrada Familia... Gaudi bu kilisenin inşaatına 1882 yılında başladı. Ancak kilisenin inşaası hala devam etmekte.. 2082 yılına kadar maalesef tam bitmiş göremeyeceğiz...

(Sagrada Familia girişi 6 euro. Ancak yukarı çıkmak isterseniz 2 euro daha vermeniz gerekmekte.. Katedral Diagonal Caddesinde bulunmakta. Orada kesin göreceksiniz.. Ancak cadde çok uzun...) İçerisine girdiğinizde ne kadar kocaman bir yer diyorsunuz... Ancak inşaat içerde de devam etmekte.. Katedralin en yukarısına bir asansörle çıkıyorsunuz... En yukarısından bütün Barcelona'yı görebilirsinizz... O kadar yüksek ki bulunduğumuz nokta yükseklik korkusu olanlar için biraz korkutucu gelebilir... Aşağıya asansör yok. İnmeniz 5 10 dakika sürüyor...

Daha sonra kendinizi Plaza Catalunya'nın iki paralel cadde olan La Rambla ve Avenida Del PAralel'e atın.. Hayatınızda görebileceğiniz en cıvıl cıvıl yer. La Rambla'da kendinizi kaybedebilirsiniz.. Cadde'nin ortasında çiçekçiler, komiklik yapan heykel figürüne bürünmüş adamlar, kuş, tavşan satanlar nasıl bir şenlik havası var .. Büyüleyici... Mağazalar ise tam alışverişkoliklerin sevinebileceği bir yer.. LEFTİES sakın burayı kaçırmayın!!!!!!!!!







Adım başı cafeler.... Ancak oradaki cafeler tam turistleri kazıklama yeriii... Bir tanesinde oturduk... Cola'ya tam 8 Euro istediler. O yüzden siz bence orada daha fast food yemenizi tavsiye ederim.. Onun yerine Ciudad COnrad ve Tapa Tapa'ya gidin... Yemekleri süper. Tapasları en iyi görebileceğiniz yerler. Ayrıca ünlü PAELLa'yı da yiyebilirsiniz. Fiyatları da öyle uçuk değil... 25 Euro'ya çıkabilirsiniz; ancak süper bir yemek yersiniz...
Daha sonra bütün sahili dolaştık.. Çok güzel bir sahili var... Hava çok sıcak değildi bu yüzden biz denize giremedik..... Eğer müzelere meraklıysanız Picasso müzesi var. Onu bu araya sıkıştırabilirsiniz. Ancak biz müze görmekten bıkmıştık=)
Akşam sahilin orada küçük bir alışveriş merkezi bulunmakta; orayı bir dolandık... Buranın (dış kısmında , deniz kenarında çok güzel cafeler barlar bulunmakta. Bu cafelerden birine oturduk... Burada kesin bir yerde yiyin!!

2. günümüzde ilk olarak Parc Guell'e gittik. Gaudinin diğer muhteşem eseri... PArkın her yanı venedik seramikleriyle binbir renk ve değişik geometrik şekilleriyle süslenmiş... Her turistik mağazada Gaudi'nin eserlerine benzetilmiş parça bulabilirsiniz... Parktan en az iki saate çıkamazsınız... Çok farklı bir park.. İçinde Gaudi'nin bir evi bulunmakta. 3 Euro .. Ben beğendim. Ancak girmezseniz de çok bir şey kaybetmezsiniz... Gaudinin evi olan Casa MİLA'ya buradan sonra gidin.. Biz sadece önünde fotoğraf çektirdik... Ama siz içeri girin=))



Daha sonra Barcelona'nın merkezinden biraz daha uzak olan MONTJUİC tepesine gittik. Tepeye doğru çıktığınızda bir çeşme göreceksiniz. Bu çeşmenin özelliği müzikli olması.. Biz gittiğimizde çalmıyordu. NE kadar doğru bilemiyorum...





Çeşmenin arkasında ulusal sanat müzesi var. Çok çok büyük.. En az 6 müzenin birleşimi... Önemli sanatçıların eserleri bulunmakta. Picasso , Velazquez gibi... Biz içine şöyle bir baktık. Ancak sanat tutkunu Jessy hepsine girdi.. Bu en azından 2 saatinizi alıyor.. Biz de Sanat müzesinin arka kısmına doğru yürümeye başladık. Orada Communication Tower denilen ''TELEFONİCA'yı'' gördük. Çok değişik.. Görmenizi tavsiye ederim... Oradan yürüdükten sonra Olimpiyat Stadyumunu gördük...Biraz daha ilerlersenizde Montjuicin en tepesine yani bütün Barcelona'nın en tepesine teleferikle çıkabilirsiniz. Biz çıktık... İnanılmaz bir manzara... Orada Montjuic kalesi de bulunmakta. İsterseniz girin. Askeri bir müze..








Bu bölgeyi bitirdikten sonra Barcelona'nın sahiline geldik. Orada Aquarium'a gittik.. Giriş ücreti 16 Euro.. KEsinlikle gidin çok güzel....



AKşam Ciudad COnrad'a yemek yedik... Burası çok güzel bir mekan.... Buraya bir akşamınızı ayırın...

En son günümüzde La ramblanın yakınında olan bir Catedral'e gittik. Çok önemli değilll. Girmeseniz olur... Bugünü La Rambla'nın ara sokaklarında gezdik... Bu sokaklardan bir tanesinde çok ünlü meyve çarşısı bulunmakta. HEr türlü meyve çeşidi. Rengarenk bir yer.. ADı Boqueria MArket...




Ara sokaklarda bir sürü şey keşfedebilirsiniz... Daha sonra ünlü YKM tarzında ama en az 5 katı büyüklüğünde olan alışveriş merkezine girdik. Buranın adı EL CORTEİNGLES. İspanyanın en meşhur alışveriş yeri diyebilirim. Bir sürü marka bulunmakta.. Bu da tam PLAZA CATALUNYA'da ... O meydanda Cafe ZURİCH diye bir yere oturduk.. Tatlıları çok güzel....

Biz bu 3 güne bunları sığdırabildik. Ancak Barcelona için kesinlikle 4 gün lazım.. Hele yazın gidiyorsanız 6 gün kesin. 2 gününü tamamen denize ve barlara ayırırsınız.. Yazın gidenler için sahilin orda ama merkezden biraz daha uzak olan 3 tane bar ismi söylemek isterim. Bunlar RAZZMATAZ, PACHA, MONDO.. Bunlara ben gitmedim. Ancak Barcelona'da bir ay kalmış olan arkadaşım Semih tavsiye etmişti... Yemek yerlerinde verdiği tavsiyeler süperdi. Bu yüzden barlarında çok güzel olacağına inanıyorumm...

Futbola meraklı olanlar FC Barcelona’nın Nou Camp stadyumunda kesinlikle bir maça gidin... Biletleri 2 gün önce alırsanız sizin için avantajlı olur.. Bizim günümüz yoktu diye sadece önünden geçebildikk.

Böylece Barcelona maceramızda bitmiş oldu... =((((((((

Şimdide gözlerimi ilk açtığım şehre SEVİLLA'YAAAAAA=))




Madrid'e Devammm ve Toledoooo=))

Yine uzun bir aradan sonra yazmaya başlıyorummm. Tatilde yeni yerler keşfediyordum=)) Bu sefer de İsrael'e gittik.... Yazacağım bir kaç ülkeden sonra sıra İsrael'e de gelecek=9

Gelelim Madrid'in ikinci gününe=9

İlk olarak Palacio Real 'e(Kraliyet Sarayı) gittik... Şu ana kadar gittiğim en güzel saray diyebilirim. Çok iyi korunmuş. 18 yüzyılda Bourbon Hanedanının ( ailesinin) idare binası olarak bilinen saray tam 2800 odadan oluşmakta.. Hala da devlet törenleri yapılmakra. İspanya da kraliyet devam etmesine rağmen bu sarayda yaşamamaktalar.

Bahçeleri ve sarayın içi o kadar gösterişli ki en az 2 saat burada kalmalısınız...

Buraya gidiş Puerto del Sol'den, Calle Mayor'u izleyin ve cadde bittikten sonra hemen güneyde Saray kalmakta.

Biz günü birlik Turistik gezi otobüsü aldığımız için direk Sarayın durağında indik... Bu otobüsler her yerden geçmekte ve her yerde de inebilirsiniz.. Avantajları çok var. Ancak yürümek istiyorsanız yukarıda yazdığım istikamette gidin=) Pazartesi- Cumartesi 9:30- 18:002a kadar açık... Giriş 8.5 Euro .. İçeride fotoğraf çekmek kesinlikle yasak!!!

Saraydan çıkar çıkmaz Almudena Katedrali'ni gördük... Yapımı 1 yy'dan daha uzun sürmüş... 1879'larda yapımına başlanmış ve 1993'te tamanlanmış.. Kilise Kentin kurucusu olan Almudena'ya adanmış.. Her gün 09.00- 21.00 arası açık... İçerisi çok görkemlii... Daha sonra Sarayın sol kısmında kalan Plaza de Oriente olarak adlandırılan behçeli bir alana yönlendik. Burada eski kralların heykelleri bulunmakta..


Bu tarihi yerleri gezdikten sonra sarayın karşısına geçtiğinizde bir sürü cafe bulunmakta.. Çok güzel bir ortam. Oradaki bir cafe'ye oturduk. . Orada tapas yazan bir cafe'ye kesin oturun....
Yemek yedikten sonra çok yakınında bulunan Thyssen Bornemizsa müzesine gittik. Müzeye giriş 6 Euro. ve yine bir sanat müzesi...Yusuf ve ben tablo görmekten sıkılmıştık... Bu yüzden de 2. kattan sonra bu müzeden çıktık. Müze çok büyük...Sanatseverler eminim ki çok beğenecekler. Jessy bu müzeyi de çok beğendi...


Ben Yusufla turistik gezi otobüsüne bindik.. ve 1 saat boyunca inmedik. Bütün duraklarını gördük.. HAtta bu otobüs eski tarihi şehirden çıkıp modern yeni Madrid'te bile götürüyor... Bütün bu kısmıda panoramic olarak görmüş olduk.. Bu yüzden bu otobüs MAdrid'te çok avantajlı..
Daha sonra Grand Via' da indik.. Burasıı kocaman bir cadde... Bağdat caddesinden daha uzun ve geniş... Bir sürü mağaza bulunmakta...





( İspanya'da yazları mağazalar 14:00 ve 17:00 arası kapalı; ancak saat 21.00'a kadar açık , bazıları 22:00'a kadar) Pazarları ise bütün mağazalar, alışveriş merkezleri kapalı) !!! Alışverişi Pazar'a sakın bırakmayınn=)))

Saat 19:00 gibi hostel'a dönüp 1 saat dinlendik.. Akşam Plaza Mayor'un etrafında bulunan restorantlardan birinde yedik. Hepsi birbirine benziyor... Bu restorantlarda Sangria almayı unutmayın... İspanya'nın çok ünlü bir içkisi.. Hiç ağır değil. Tapaslardan peynir tabağı almayı sakın unutmayın=)... Deniz ürünlerii her restorantta bulunmakta. Karidesler de böcek şeklinde gelmekte...

2. günümüzde yarım gün Toledo'ya gitmeye karar verdik.. Madrid'e gidiyorsanız kesinlikle Toledo'ya gidinn!!!! Toledo için biz bir tur ayarladık. 45 Euro tuttu. Bizi farklı yerlere de götürdü... Ancakk çokta gerekli değildi... Bir daha gidersem kesinlikle Atocha Tren İStasyonundan binip Toledo gidiş-dönüş 16 Euro'ya giderim... Madrid'te 2007 yılında gitmiştim. Şu an olsa olsa 20 euro olmuştur..

Toledo apayrı bir şehir... 3 dinin yaşanılmışlığın izlerini görebiliyorsunuz... Toledo İspanya'nın eski başkenti. O asilliği görebiliyorsunuz. Sokaklar daracık... Sıcaktan korunmak için yapılmış belli ki.. Her alanda fotoğraf çekebilirsiniz. Taşlı sokaklar, taşlı evler küçücük ve etrafı bir kaleyle korunmuş küçücük bir şehir burası.



İlk olarak 15-16 yylarda yapılan Toledo Katedralini gezdik... Daha sonra El Greco'nun ( ispanyol bir ressam) eserlerinin yer aldığı müzeye gittik. Görülmesi gereken bir yer..

MEzquita de las Tornerias ( cami), Transito ve Santa Maria sinagog'larını dolaştık. Tabii hepsi tamamen kalıntı şeklinde... Ayrıca Toledo'da Yahudi müzesi'de bulunmakta. Ancak Pazartesi günleri kapalı olduğu için biz gidemedik...

Daha sonra Toledo nehrinin manzarasını seyrettik. Tek kelimeyle muhteşem..



Çelik işçiliğiyle meşhur olan Toledo'da kılıçların yapıldığı bir fabrika en son durağımız oldu.. Biraz şehrin dışında kalmakta. Kocaman bir yer ve Kılıçların yapımını seyredebiliyorsunuz. Bana çok ilginç geldi... Fabrikanın aşağısında geniş bir mağaza bulunmakta. ve her boyutta kılıç satılmakta... Değişik bir kılıç almak isteyenler kesinlikle buraya uğramalı...



Toledo'dan sonra çok güzel bir alışveriş merkezi olan Principe Pio'ya gittik.... Alışverişkolikler buraya uğramadan sakın dönmeyinnn=)))))))))))) MArypaz 'da çok uygun ayakkabılar bulabilirsiniz. Erkekler Desigual mağazasına kesin gidin=)) Kızlar Blanco'ya girmeden dönmeyin:) Bütün mango,zara bershka gibi mağazalar İspanya'dan geldikleri için sokak başı bu markaları göreceksiniz...=) Ha ayrıca Lefties Zaranın mallarını satmakta ama çok çok ucuz... Barcelona'da kocaman bir mağazası var=)

Daha çok bilgi için(
http://www.ccprincipepio.com/ bu siteye bakınnn=)) )


Burayı da gezdikten sonra Puerto Del Sol'un etrafında dolandık.. Daha sonra da akşam 23:00'da olan uçağımız için yola koyulduk... Madrid- Barcelona arası 25 Euro'ya uçak bulduk. o Fiyatta hızlı tren bulursanız kesinlikle onu tavsiye ederim. Ancak İspanya da hızlı trenler çok pahalı...

Eğer Madrid'te daha gününüz varsa Escorial( saray) ve Looney Tunnes parkına gitmenizi tavsiye ederim. Escorial şehirden 1 2 saat uzaklıkta... Looney Tunnes ise Disneyland gibi çok güzel.... Tam bir gün hatta 2 gün bile geçirebilirsiniz.. Çocuğunuzla gidiyorsanız, kesinlikle buraya götürün.. Eminim ki araya bunu sıkıştırırsanız müzeleri gezdiğinizde daha az mızmızlık yapacaklardır=)) Ayrıca büyükler için de bir sürü Roller Costerlar mevcut=9 Ayrıntılı bilgi http://www.parquewarner.com/ da=9






Madrid ne kadar Asil bir şehirsin!!...


Genelde insanlar şöyle der.. Madride 1 gün yeter hatta hiç gitme gerek yok gibi cümleler kurarlar... İşte ben bu insanların Madrid'i gerçekten gördüklerini sanmıyorum... Şu ana kadar gittiğim hiç bir yer bu kadar asil değildi. İnsanlar kibar, yollar ve binalar sanatla dolu ,tertemiz bir şehir... Havasında bile bir asillik var... Herkesin sevebileceği tarzda bir yer burası... Gece hayatının fazla olduğu, alışverişkolikler için bir cennet yeri olduğu, sanatseverlerin ise müzelerden çıkamayacağı bir şehir... Bu yüzden siz sakın gitmeyin diyenlerii dinlemeyinn gidip kendiniz görün ve karar verin... Bizim tatilimiz kısıtlıydı. Bu yüzden Madrid'te 3 gün ayırdık. Ayrıca bu 3 güne 4 saatlik süreyle Toledo'yuda ekledik... Tavsiyem tam 3 gün kalmanız. Zamanınız kısıtlıysa da 2 buçuk gün... Temmuz, Ağustos aylarında Madrid'e gitmenizi tavsiye etmem. Bunaltıcı bir sıcak oluyor. Barcelona 'da yine denize girip ferahlayabilirsiniz ama Madrid çok nemli... Sevilla Ağustos'ta 50 dereceyi buluyor... En iyi zaman Sonbahar ve İlkbahar'da gitmek...

Madrid'te SEvilla'dan hızlı trenle gelmiştim. Atocha Tren istasyonunda indiğimde tren istasyonu bile beni büyülemeye yetmışti.. İçinde çok güzel küçük bir botanik bahçe bulunmakta , ferah ve temiz bir istasyondu... Daha sonra Tijcal Hostelını bulup Yusuf ve Jessy'ı orada bekledim...
Dikkat etmeniz gerekn bir şey var .. O da( Tijcal Hostel 1) tam merkeze yakın olan. Bizde orada kaldık.
Bu hostelın sitesi şöyle:http://www.hostaltijcal.com/tijcal1/principal.html

Yusuf ve Jessy geldikten sonra odalarla ilgili bir aksilik oldu. O da hostelworld'te ayarladığımızda biz teyit etme gereği duymamıştık. Ancak bu kesinlikle gerekiyor. Çünkü bizimki bir şekilde iptal ettirilmişti... Yukarıda verdiğim site hostelın kendi sitesi. Oradan rezervasyon yaparsanız bir sorunla karşılaşacağınızı hiç sanmıyorum.. ama yinede teyit edin. Gitmeden bir mail atmanızı tavsiye ederim....Odalar çok iyi, kahvaltı da hiç fena değilll..

İlk gün saat 13:00 gibi otelden çıktık. 20 metre ilerimizde ünlü Plaza Mayor (meydanın) önündeydik. Buraya gelmemiz tam 2 dakika sürdü... Plaza MAyor kare bir avlu etrafında 136 binadan oluşan bir meydan... Bu meydanda çeşitli cafeler ve küçük küçük mağazalar görebilrsiniz... Hayat dolu bir mekan... Burada boğa güreşleri ve kraliyet ailesine ait düğün törenleride yapılmaktaydı. Şimdi ise festivaller düzenlenmekte..Biz gittiğimizde böyle bir festivalle rastlamadık...
Bu avlunun etrafı 136 binadan oluşmakta.. Avlunun ortasında kral III.Philip'in at üzerinde heykeli yer almakta... Plaza MAyor'dan da bir tur attıktan sonra, MAdrid'in merkezine doğru gittik... Puerto Del Sol'a doğru ilerledik. Burası Tam merkez olarak biliniyormuş.. Her yere yakın tam ortada bir yer.. Gerçi Madrid yürüyerek gezilebilecek bir şehir. Önemli yerler birbirine çok yakın... Burada belediye binasını göreceksiniz... Biz girmedik. Zaten gezilecek bir yer olarakta bilinmiyor...
PLAZA MAYOR

Bir 10 dakika daha yürümeyle Museo Del prado 'ya geldikk... Bu müze Louvre'dan sonra gelen en önemli müzelerden biri. Çok önemli İspanyol sanatçıların eserleri bulunmakta...( Goya, Velazquez, El Greco, Murillo gibi ünlü sanatçıların eserleri bulunmakta..) Hele bu sanatçıların eserlerine ilgi duyuyorsanız buradan biraz zor çıkıcaksınız... Resimlerin önünde dakikalarınızı geçirebilirsiniz. Biz buradan 2 saat içinde çıktık... ARkadaşım Jessy için çok az bir süreydii... Bu yüzden 2. günde Museo DEl prado'yu tekrardan gezdi.. Buraya giriş 6 Euro. Pazarları ücretsiz.. Pazartesileri de kapalı... MUSEO DEL PRADO

Daha sonra Museo Del Prado 'nun yan tarafında kalan Parque Del Retiro 'ya gittik.. İnanılmaz şekilde büyük... O gölün olduğu yer hemen karşınıza çıkmıyor.. Bir kaç botanik bahçe'yi gezdikten sonra birilerine sorup o kısmı bulabilirsiniz.. İnanılmaz büyük bir park... Mutlaka gidip görün... Burada 2 saatimizi geçirdik.. Doğayla iç içe bir yerde olacaksınız... Bir sürü insan ve cıvıl cıvıl bir ortam.. PARQUE DEL RETİRO

PArque Del Retiro'dan çıktığımızda saat 20:00 olmuştu.. Plaza De İndependencia'yanın bulunduğu kapıdan (ALCALE KAPISI) çıktık... Burası da güzel bir meydandı.. Bu meydanlarda mutlaka kocaman heykeller, anıtlar görüyorsunuz...
PLAZA DE İNDEPENDENCİA

Çok yorulduğumuz için 1 saat otelde dinlendik. 22:00 gibi otelden çıktığımızda her taraf dopdolu, gençlik sokaklardaydı. Cumartesi akşamı olduğu için bütün cafeler, her yer doluydu... Bizde orada güzel bir İtalyan restorantına oturduk... İtalyan restoranında bile ispanyol yemekleri mevcuttu.. İspanyaya gittiğinizde başlangıc tarzında tapas dedikleri yemeklerin hepsini tadın.. Bazıları domuz etinden olmakta... Domuz eti yemeyenler İspanya'da dikkat etmeleri gerekiyor. Çünkü yemeklerin yüzde 60'ı domuz etinden... Plaza Mayor'dan geçtikten sonra da bir sürü restoran ve bar bulunmakta...

2. günümüzde şehri dolaştıran, her müzede ve önemli meydanlarında inip sonradan tekrar binebildiğimiz otobüslere günü birlik bilet aldık. Tam olarak 16 Euroydu. 2 günlüğü de 24 Euroydu. 3. Gün Toledo'ya gideceğimizden 1 günlük aldık... MAdrid'te böyle otobüslere binmek hoşumuza gitti. Bütün her yerii 1 saatlik panoramic olarak dolaştık... Ancak bir daha gitsem toplu 3 günlük için olan metro biletlerinden alıp daha çok yürürüm... Bu otobüsün de tabi keyfi başka oluyor.... Madrid'te bu otobüsü almanızı tavsiye ederim...

2. günün devamı diğer yazımdaaaaaaaaaaa olacak.....=))

Gidenlerdennnn.....

Ayrılıklar ne kadar acı oluyorr... İçim hala buruk... Yazıyı yazmaya başladığımda yine gözlerim doluyor... Neden bu kadar etkilendimm, ben bu kadar duygusal mıydım ya??... Bugün Jessymden ayrılmak çok zor geldiii.. Vedalaşmak bile istemedim... 2 sokak ötemde olan ne zaman arasam bulabileceğim dostum artık daha uzaklara yeni bir yaşam kurmaya gidiyor... Yine bir ayrılık daha ve yine ayrılmadan önce kurulan avutucu sözlerr... Hepimizin içinden geçenleri biliyordum.. Aramıza mesafeler girsede bu söylenen avutucu sözler gerçekleşecek miydi acaba diyorduk içimizden...Mezuniyette duygulanmam bu yüzdendi.. En yakınımda olan Lariiime Belkide ne olacagını bilmemden bu kadar duygulanıyorummm demiştim.. Liseden sonra üniversite de de bir ayrılık.. Ama bu seferki daha farklı en yakınımdakiler başka şehirlere gidiyor.. Bu sefer izin vermeyeceğim .. Araya cok uzun zaman girse de ben yine aynı Sylvia olacagım ve dostlugumuzdan hicbir şey eksilmemesi için uğraşacağım... (İpekimmm sendende vedalaştık; ama bana söz verdin İstanbulda kalacagına... 2 ay sonra yine birbirimizle didişeceğiz=9)

Her anı defterime baktığımda herhalde gözlerim dolacak. Hep derlerdi ,en güzel yıllarını üniversite yılların diyee , gerçekten de en güzel zamanlarımı geçirdim....

Bugün bir daha anladımm. Dostluklar çok değerli.. Yanınızdaki size güç katan dostlarınızın da uzaklaşması bir o kadar üzücü.... ve bende üzgünümmm şu an...
Etiketler: 1 yorum | edit post

Gelin yeni yerler keşfedelimm=))

Bu bölümde İstanbul da hep aynı yerlere gitmekten sıkılanlar içinn güzel değişik mekanları yazmaya karar verdimmm=)

İlk yazmak istediğim yer Garipçe Köyü olacak =) Pek yakındaaa:)))

QUE VİVA Españaaaaaaaaaaaa=)))

Beklenen yer çok yakındaa=) İspanyam.... Şu ana kadar gittiğim en güzel ülkeeeeeee....

Hayatta ilk gözlerimi açtığım zaman seni gördüm Sevilla!!! Hiç bir zaman sıkılmadan gideceğim en güzel şehirsin sen ve her zaman beni kolları açık bekleyen şehirr.....

Hayatımda çok büyük bir anlamı olan bu şehri ve bu ülkedeki en güzel yerler olan Madrid, Barcelona, Cordoba ,Toledo, Malagayı anlatmakk bir yandan kolay bir yandan ise çok zor... Bu kadar güzel bir ülkeyii tasvir etmekkk...

Her sene ailemi görmek için gittiğim Sevillaya ( 2007 Ekim) Yusuf ve arkadaşım Jessy'de benimle beraber gelmeye karar verdiler... İspanyaya gidip Madrid Barcelona 'yı görmemek olmazdı tabii=) Bu yüzden Programımıza Madrid, Toledo , Barcelona'yıda ekledik. Ek olarak Yusufun günleri sayılı olduğu için Jessy yanımda daha çok kaldı... Bu yüzdende Jessy'le birlikte Cordoba'yada gittik...

Bu tatile ilk olarak İspanya'da bir ay boyunca ailemi göreceğim için Annem ve ben Sevilla'ya daha önce gitmiştik. Benim gitmemden bir hafta sonrada Yusuf ve Jessyle Madrid'e buluştuk.... Yusuf biletini www.edreams.com sitesinden ayarladı. 240 Euroya Madrid gidiş dönüşlü buldu... Jessy daha sonra katıldığı için Turizm acentasından 260 Euroya bulmuştu... ANlatmak istediğim her şekilde bu verdiğim site turizm acentasından daha karlı cıkmakta...Alitalia hava yollarıyla gelmeye karar vermişlerdi.. İspanyaya en uygunu Alitalia olduğunu söyleyebilirim... Iberia ise en pahalısı!!!

Bu tatil daha Yusufla ilk tatilimz olduğu için bütün uçak, hostel, otel sitelerinii ilk defa kesfediyorduk=) Madriddeki Hostel için www.hostelworld.com sitesinden baktık. Tijical Hostel'da kalmaya karar verdik.. İyi kide verdik. Çünkü otelden hiç bir farkı yokkkk=) Küçük bir butik otel... Fiyatı 25 Euro.... Kahvaltı dahil.. Location %95 ... Tek kelimeyle süper... Tijical Hostel'a kesinlikle gidin, pişman olmayacaksınızz=)
Barcelona'da HOtel Muntaner diye bir yerde kaldık. Fiyatı 33 Euro .. Sakın gitmeyinnn... Gerçekten resepsiyonda duran adam hem şapşal, odalar eskii ,hemde metroya 20 dakika... MErkezede 30 dakika uzaklıkta... Location yüzde 70 yazmaktaydı.. Bizde yakın sanmıştık.. Ancak bu yerden sonra Location % 80 aşağısı olanlara bakmamamız gerektiğini anladık...

Otelde dikkat edilecek şeyler: Resepsiyondaki adam gece geç saate kapınızı açabilir =)
Daha gelir gelmez otele gözlüklü şapşal şapşal bakan bir adam karşımıza çıktı... Bize odaları gösterirken bir türlü odaları bulamayıp, gidip içi dolu olan bir odanın kapısını açıp bize göstermesiiii, ayrı bir salaklıktı... İçerde uyuyanın yüzünü görmeliydiniz=) Bu bizim şapşal resepsiyonist adama binbir kere 'SUPER PERDON' deyip durdu. Tabi biz gülmekten yerlerdeydik o dakikadan sonraa=)) Her ne kadar kötü bir yer olsada komik bir anımızda olmuş oldu=9 SEvilla'da ise otel ayarlamaya gerk yoktu... Zaten ailem oradaydı=)))

İşte İspanya MAceramızda 29 Eylül başlamış olduuuu=))

ABRAHAM LİNCOLN'dan oğlunun öğretmenine mektup!!!

NE KADAR GÜZEL ANLATMIŞ HAYATI, ZORLUKLARI , SEVİNÇLERİ ; BAŞARILI OLMAYI!!!


" Öğrenmesi gerekli biliyorum;tüm insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat şunu da öğret ona: 'her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya karşı kendini adamış bir lider vardır.'
Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona.

Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen, kazanılan bir doların, bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret. Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı.

Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu. Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret ona. Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını. Eğer yapabilirsen; ona kitapların mucizelerini öğret. Fakat ona; gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği zamanlar da tanı. Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona. Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi.

Nazik insanlara karşı nazik, sert insanlara karşı sert olmasını öğret ona. Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma. Tüm insanları dinlemesini öğret ona, fakat tüm dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret. Eğer yapabilirsen üzüldüğünde bile nasıl gülümseyebileceğini öğret ona. Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret.

Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini. Ona, kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata satmasını fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret. Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa dimdik dikilip savaşmasını öğret.

Ona nazik davran ama onu kucaklama. Çünkü, çeliği ancak ateş saflaştırır. Bırak sabırsız olacak kadar cesaretine sahip olsun, bırak cesur olacak kadar sabrı olsun. Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret. Böylece insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır.

Bu, büyük bir taleptir, ne kadarını yapabilirsin bir bakalım. O ne kadar iyi, küçük bir insan. Oğlum.."
Etiketler: 0 yorum | edit post

Moda Merkezi Milanoooooooo ve son gün:((((

Roma'yı 3 günz gezdikten sonraaa Roma Termini tren istasyonundan Milano'ya yataklı trenle gitme kararı almıştık.. Normalde 3 saate gidilen hızlı trenlerde vardı. Ancak saatleri bize uymuyordu.. Sabah erkenden Milanoda olmak istediğimiz için yataklı treni tercih etmiştik. Bu treni önceden almanız gerekmekte. Hatta tatile gitmden bir ay önce ayarlarsanız en konforlu ve ekonomık olanı bulabılırsınız... www.trenitalia.com Bizim biletlerimiz kişi başı 55 euroydu.. ve özel küçük bir otel odası gibiydi... Normalde o gece hostelda kalmayıp bu trende kalmıştık=)) Bence çok güzel bir deneyimm .. Rahat rahat yataklarda uyuyarak yada uykunuz kacarsa dışarıyı huzurlu bir şekilde seyrederek yol almak çok değişik=)) Bence kesin deneyinnn...

Sabah Milanoya 7:30 da vardık.. Akşam İstanbula geri dönüş yapacagımız ıcın valizleri bütün gün yanımızda taşımak ıstemedık. Ne de olsa saat 14:00 da tren istasyonunun önünden kalkan Havaş tarzı otobüslere binip havaalanına gidicektik... Bizdde oradaki bagajları teslim yerine bıraktık. Bunun ücreti valiz başı 3.80 Euro ...
Saat 08:00 da o ünlü Milano Duomo meydanındaydık.. Daha çok erken olduğu için meydanda kimsecikler yoktu=)) Meydanda bir kaç fotoğraftan sonraa ünlü Milano Catedraline( Duomo'yu ) gezdik... Bu katedral dünyanın 4. en büyük katedralii..

Burayı gezdikten sonra kahvaltı için bir saat oturduk . Böylecee insanlar gelmeey başlayacak ve daha cıvıl cıvıl olacaktı=)) Bu meydanda yine küçük küçük cafeler var. Biz gittiğimizde sabahın 9unda sadece 2 cafe ve Mcdonalds acıktı maalesef...
Daha sonra Katedralin tam yanında olan 19 yyda inşa edilmiş Dünyanın ilk Alışveriş merkezi olarak bilinen Galeria Vittoria Emmanuelle'in içini gezdik.. Gucci , Louis Vuitton, Prada gibi ünlü markaların bulunduğğu bu alışveriş merkezi gerçekten cok farklı. Her tarafı sanat , tarih koyuyor.. Çok şık...

Burayıda gezdiktan sonra Milanonun ünlü caddeleri olan Paolo Sarpi ve Buenos Aires'i gezdik. Bir sürü mağaza. En az 5 tane H&M'in mağazası olduğunu söyleyebilirim..=))
Buenos Aires caddesi cıvıl cıvıl ve upuzun bir caddeydi. Şansımıza o gün bütün caddede şenlikler düzenleniyordu... Eski arabaların sergileri, çeşit çeşit oyunlarla bu caddeyi kapatmışlardı=))
(Daha zamanımız yoktu. Ancak bütün gün kalacak olanlar için Sforza Kalesi (Castello Sforzesco) ve Santa Maria delle Grazie Kilisesine gitmenizi tavsiye ederim...
Bu kilisede önemli olan Leonardo da Vinci tarafından 1495 - 1497 yıllarında yapılmış dünyaca meşhur ''L'Ultima Cena'' ya da 'Last Supper' olarak adlandırılan 'Son Yemek' sahnesinin bulunması.. Burası içinde çok önceden rezervasyon yapmanız gerekiyor!!!!!!! Yoksa giremeyebilirsiniz...)

Bütün buraları gezdiktan sonra Milano Centrale Tren istasyonuna gidip valizlerimizi aldık ve saat 14.00'da Milano Orio Al Serio Havalanına doğru yol aldık... saat 15.00'da ordaydık ve uçağımız tam saatinde 17.30 da kalktı=)o gün My Air uçağı şanslı günündeydi=)) Uçakta içim buruktu... Koskoca 10 gün çok çabuk geçmişti.... Aklıma sürekli gördüğüm yerler geliyordu.. Çok güzel bir tatil geçirmiştik. İstediğim her yerin kültürünü çok güzel bir şekilde görme şansım oldu...

İtalya bambaşka bir yer.. İnsanları sıcak olan, sanatla dolup taşan, kendi güzelliklerini korumuş bir ülke.... Umarımmm bu tatil bilgilerim İtalyaya gidecek olan herkesin işine yarar. Şimdiden gidecek olanlara iyi tatiilller.. Sizi süper bir tatil bekliyorrrrrr=)))!!!!!!!!!!!!




















Roma Haritasıı=))


ROMA HARİTASI

Romanın içinde bir ülke :)

Yazmayalı iki hafta olucak nerdeyse:) Ancak mezun olma telaşı yüzünden ara vermek zorunda kaldım=)))

Şimdi gelelim Romada geçirdiğimiz 2. güne.. O gün Vatikan'a gitmek için çok erken kalktık. (Vatikan Romanın içinde 44.ooo metrekarelik devlet başkanınında Papa olduğu bir ülke..)
Saat 10.00 için Vatikan müzelerine rezervasyon yaptırdığımız için saat 09.00da otelden cıktık. 2 dakikada Termini istasyonundaydık. Otobüsle gitmeye karar verdik. Ama gerçekten hataydı diyebilirim. Siz sakın otobüsle Vatikan gitmeyi denemeyin. O gün Romada bir grev karşınıza çıkabilir bu yüzdende yollar kapanmış olabilir yada aşırı derecede bir trafik sizi bekliyor olabılır. Biz neden mi Otobüsü seçtik=) Oteldeki resepsiyonda duran bayan metronun Vatikana çok uzak bıraktıgını söylediği için... Tabi oraya gittiğimizde metro sadece 5 dakika mesafede bıraktığını gördük...

O gün bütün Romada grev vardı. Bu yüzdende çoğu yol kapalıydı, birde üstüne yağmur yağmaya başlayınca tam 50 dakikada Vatikana vardık. Neredeyse rezervasyonu kaçırıyordukk..
Rezervasyon neden mı bu kadar onemlii... Rezervasyon yapmazsanız bitmek bilmeyen bir sıraya gırmenız gerekıyor. Youtube'tan Vatikan sırası yazdıgınız an o sıranın ne kadar uzun olabileceğini görebilirsiniz... Gerçektende yağmur yağmasına rağmen inanılmaz bir sıra vardı. Şöyle söyleyeyim Nişantaşı Valikonağı Caddesinden Osmanbeyin ortasına kadar bir sıraa... Rezervasyon ücreti 26.50 euro.. 10 Euro daha fazla vermiş olduk ama o eziyeti çekmedik diyebilirim. Tam bir eziyet... Gitmemezlikte sakın yapmayın Vatikan müzelerine inanılmaz bir sanat yatmakta....
Rezervasyınu bu siteden yapabilirsiniz:http://www.rome-museum.com/




O kadar aksiliklere ve yağmurdan deli gibi ıslanmamıza rağmen Vatikan müzelerini gezince herşeyi unuttuk... Şöyle bir kocaman bir eksiklik yaptık Vatikan müzelerine girmeden önce... St Pietro Bazilikasının içine girmedik.. Kesinlikle bizim yaptığımızı yapmayın. Gidin görün .. Müzeleri gezdikten sonra oraya gitmeye üşendik, çok fazla katedral gördüğümüz içinde artık canımız çekmemıştı ama benim içimde kaldı dıyebılırım..Hıristiyanlık’ın en önemli ve en büyük kilisesi olan 60 bin kişi kapasiteli San Pietro Kilisesini görmeden dönmeyin=))

San Pietro Bazilikası


Gelelim 1400 odalı Vatikan müzelerine...Müzelerin yer aldığı binalar Rönesans dönemindeki papalar için inşa edilen saraylarmış.. En dikkat çeken yeri ise 1473 yılında inşa edilen ve adını Papa Sixtus IV’den alan Sistine Şapeli .. Michalangelo Sistina Şapeli’nin arka duvarlarına “Son Yargı” adlı duvar resmini yapmış... Yan duvarlar ise Musa ve İsanın hayatından bir kaç sahnenin yer aldığı resimler..Burada en az bır 15 dakika kalıyorsunuz...
Müzenin bir çok yerinde tavana bakarak yürümek zorunda kaldım. Gördüğüm en görkemli tavanlar diyebilirim.. Heykellerle dolu bir müze.. Rafaello odaları da ayrı bir güzeldiiii...


2 bucuk saat sonra bu müzelerden çıktık. Tabii sanatla çok ilgilenen birisi için bu 2 saat çok az gelebilirrr.... Vatikandan sonra Romaya döndük.. ve en ünlü caddelerinden biri olan Via Del Corso'da dolaştık..Daha sonra sinagoga gitmeye karar verdik. Burada müzede vardı . Ancak Cuma olduğu için kapalıydı...
Bu yorgun günden sonra bir saat dinlenmek için otele gittik. Akşamda Piazza Novannanın çevresine bir cafede yemek yedik... Yer turistik bir mekandı, yemeklerde fena değildi. ve böylece 2. günümüzde bittti...

Son günnde ilk olarak Piazza İndependenzia'ya gittik. Burası da farklı bir meydandı.. Bir kaç tane fotoğraf çektikten sonra Michalangelonun yaptığı Musanın heykelinin olduğu kiliseye gittik. Bu kilise ismi yüzünden hep Vaticandaki St Pietro Bazilikasıyla karıştırılır. Ancak bu kilise tamamen başka bir yerde... Bu kilisenin açık adresi şöyle: Piazza San Pietro in Vincoli 4A, Rome, Italy ...Kilisenin ismide San Pietro İn Vincoli ... İsim benzerliğine sakın aldanmayın=)))

Musanın heykeli

Daha sonra İspanyol merdivenlerine doğru yol aldık... Son güne alışveriş ve mağazaları bırakmıştık.. İspanyol merdivenlerinin olduğu meydan cıvıl cıvıldı. Bir sürü insan bir aradaydı.. Mağazalar hepsi markaydı.. Bizde koskoca Romada bir H&M olmamasını garipsemiştik. Sonra yolda birilerine sorduk ve bize 45 dakika uzaklığında çok büyük bir alışveriş merkezi olduğunu söylediler. Porta Di Roma Alışveriş merkezine gitmek için otobüse bindik.. Tek otobüsle gidilebiliyor. Otobüs durağında Bufalotta Ponta Di Roma Centro Comercialli diye sorarsanız direk size hangi otobüsün gittiğini söylüyorlar. Taksile sakın gitmeyin 40 50 euro arası verirsiniz.. Ayrıcaa ooo çok uzaakk nasıl gıdıceksınız gibi tepkilerle karşılaşabilirsiniz, abartılacak bir şey yok 45 dakikada ordasınız.... Gittiğinizde değicek..

Süper bir alışveriş merkezi hayatımda gördüğüm en büyük h&m=) Zara, Bershka gibi markalarda mevzut, diğer pahalı olan markalarda mevcut. İstinya Park gibi düşünebilirsiniz=)
İspanyol Merdivenleri

Ve Romada böylece bitmiş oldu , İstikametttttttttt Milanooooooooooooooooo=)))

Ben bu yaz uzaklaşmak istiyorumm....
Etiketler: 2 yorum | edit post

Bu Sene Son...

Bu sene ÖSS'ye hazırlananlar dün 14 haziranda hayatlarını değiştirecek sınava girdiler... İşte benimde Marmara Üniversitesi maceram o sınava girerek başlamıştı.. Zor bir sene sonunda sınavım iyi geçmiş , Marmarayı kazanmayı bekliyordumm.. 20 Temmuzda üniversiteler açıklanmıştı..
Evet Gazetecilik Bölümünü kazanmıştımm . Dünyalar benim olmuştu. Ayrıca bütün sene birlikte çalıştığım, her günü birlikte geçirdiğim, aynı üniversitenin hayalini kurduğum arkadaşım Lara'da Marmara'yı kazanmıştı...

3 Ekim 2005 unutamayacağım bir tarih... Marmara'ya adımımı attığım ilk gün... Daha dün gibi aklımda. 11 sene boyunca aynı lisede okuduğum için değişik bir ortama hiç girmemiştim... O sene hayatımda çok şey değişti... Üniversite hayatı bambaşkaydı... Yeni arkadaşlıklar edinmiş, üniversite derslerinin farklılıklarını görmüştüm.. ve günler geçtiii... Tembellik ağır bastı... Üniversitenin ilk senesi okula derslere uğramaz oldum... Şu anda düşününce yine olsa yine öyle yapardım gibi geliyor. Gerci yoklama zorunluluğu geldi ama=) 2. ve 3. sınıftada hem okula gittim hem de çalıştımm... Bu gerçekten güzel bir deneyimdi. Okula ve işe gitmek... 4. sınıfta ise işi bıraktım. Kendimi tamamen okula adadımm... Kesinlikle üniversite yıllarında çalışın... İlla okuduğunuz bölümle alakalı bir iştede çalışmanız gerekmıiyor... Gidin garson olun, tezgahtar olun, mcdonaldsta çalışın... Hayatın içine girinn.. Sizden farklı olanlarla tanışın.. Kendinize her şekilde güvenmeyi öğrenin.. Üniversitenin 2. sınıfında Mudoya part time tezgahtarlık işine başvurdum.. Hayatımda geçirdiğim en güzel aylarımdı... Her türlü insanla karşılaştım. Gerektiğinde sabırlı olmayı, gerektiğinde kendine güvenmeyi öğrendim. Bir deneyim oldu benim için... Etrafımda bazı insanlar Mudoda çalışmamı gereksiz bulsa da, iyi ki çalıştım... ve herkese de tavsiye ediyorum... Ondan sonra da bol bol staj yaptım , hangi işin bana uygun olduğunu, olmadığını bu üniversite yıllarında gördüm...

Bu seneye kadar hep Marmarayı çok gözümde büyüttüğümü, keşke başka okula girseydim dediğim çok oldu. Hatta yakın arkadaşım İpekle kaç kere bunun tartışmasını yaptığımı anlatamam... 12 Haziran Mezuniyet balomdu ve kendime inanamadım. Mezun oluyorum diye üzülüyordum... Hem de Marmarayı çok özleyeceğim diye...
Kendime baktığımda 4 sene önceki Sylvia yı görmedim. Üniversite hayatım farkettirmeden bana o kadar çok şey kattı kii. İlk olarak aynı tip insanlarla çevrili olan çevremden sıyrılmış, etrafımda Adana'dan, İzmir'den olan, değişik kültürlerle dolu insanlarla tanıştım. Değişik hayat tarzları... Sıradanlıktan çıktığımı anladım... Üniversitede girdiğim her dersten bir şeyler kaptığımı anladım.. İyi ki son sene her gün okula gidip, arkadaşlarım ve hocalarımla kaynaşmışım..

Gelelim Marmaranın derslerine ;
hangi dersi anlatsam kii Pınar Türenç'in bize yazdırdığı haberleri mi? , Abbas Güçlünün verdiği ropörtajları mı, Mehmet Özçağlayanın Typo3 derslerini mi?.. Korkulu rüya Gökhan Albant, Cüneyt Akalın ve Nurşen Mazıcı'nın sınavları mı?, Şevket Sayılganın faiz enflasyonu mu?, Tolga Kara'nın yeni ekonomi dersleri mi?, Kemal Aslanın flaş Kamspikerlerimi , Atilla Girginin Basın meslek ilkeleri mi?, Emel Dilmenin blogları mı?=))) hangi birini anlatsam...

Her hocamdan bir şeyler kaptıp bu 4 senede. Bana bilmediğim şeyler üzerine daha yoğunlaşmayı öğrettiler. Tolga hoca'da geçirdiğim keyifli dersler, Seçil hocanın yardımseverliliğini, Tez hocam Emel Dilmen'in güzel bir tez yazmam için yaptığı yardımları ve bitmez tükenmez sorularım karşısında gösterdiği sabrı, Pınar hocanın ve Kemal hocanın haber yazma da yaptığı yardımları unutmam imkansız olucakk...

Ya arkadaşlıklar; onları asla unutmayacağım ve eminim ki gerçekten yakın olduklarımla yıllar sonra karşılaşsam da gördüğümde yine o sıcaklığı hissedeceğim. Birbirimizi tanımamazlığa gelmeyeceğiz.... Kurduğum dostluklar ise aramıza yollar girse de unutulmayacak... Bütün sene boyunca yanımda benimle uğraşmaktan bıkmayan Adanalı dostum İpek uzaklarada gitsen yine yanımda olucan,( gerci sen yine burada kalıcan ben eminim=)).. 4 senemi birlikte geçirdiğim Jessym İzmire taşınsanda sende yanımda olucan=))) Melisa ve Seyhan sizde hayatımı güzelleştirmeye devam edeceksiniz.. ve tabii ki Lara hayatımın büyük bir kısmını geçirdiğim dostum, senle başladık bu üni'ye, birlikte bitiriyoruz... Hayatımın her bölümünde yine seni rahat bırakmayacağımm...

Gazetecilik bölümünde olan herkesi iyiki tanımışım.. Hepiniz hayatıma o kadar çok şey kattınız ki... Mezuniyet balosunu düzenleyen ve bize bu güzel geceyi yaşattıran Yonca ve Damla da birtanesiniz...

Bunu iki sene önce söyleyeceğimi sanmazdım ama evet yine seçmek zorunda kalsaydım, Yine seni seçerdim MARMARA!!!!!!!!!... Bu 4 sene için teşekkürler....
Etiketler: 4 yorum | edit post

Tarihi bir şehirr....

Tatilimizin bitmesine artık 4 gün kalmıştı... O yüzden hem hüzünlüydüm hem de Romayı göreceğim için heyecanlanıyordum.... Sabah saat 8:25 geçe trenle Floransadan Romaya doğru yol aldık. Saat 10'da Romanın ünlü Termini istasyonundaydık. Bu istasyon alışveriş merkezi gibiydi...Bir sürü mağaza vardı.. Ayrıca önceki yazılarımda da yazmış olduğum gibi bütün metroların başlangıç noktası burasıydı...

Roma Terminiden çıktıktan sonra otelimizi(Domus Mea)tam 5 dakikada bulduk.. Çok yakın olması bizi gerçekten sevindirmişti. Ayrıca resepsiyonda duranlar çok canayakındı.. Domus Mea bir apartmanın iki katından oluşmaktaydı. Butik otel gibi düşünebilirsinizz... Resepsiyonda duran kadın; bize Roma ve metro haritasını verdi. Bu iki haritada işimize çok yaradı.

Otelden çıktıktan sonra tekrar Termini istasyonuna gidip Colosseum(kolezyuma) gitmeye karar verdik. Mavi hatlı metroya binip Kolezyum durağında indik. Metrodan çıktığımız an Kolezyum karşımızdaydı.. Öğrenciyseniz; öğrenci kartınızı kesinlikle yanınızda götürün; çoğu yere yarı fiyatına girebilirsiniz. Kolezyuma+Palatino+ Roman Forumuna giriş 12 euroydu... Bizde toplu 3ünü bir arada satan bileti aldık=)) Kolezyum saat 09:00 -17:00 arası açıkk



Ayrıca Roma Pass diye bir pakettende size bahsetmek istiyorumm. Biz çok gerekli görmediğimiz için bu paketi almamıştık... Blogları gezerken bir blogta Romapass hakkında yazılan yazı dikkatimi çekti ve aslında cokta mantıksız olmadığını gördüm.
Blogta
Paket içeriğinde bulunanlar şöyle yazılmıştı ;
• 3 gün geçerli ve tüm toplu taşıma araçlarında(otobüs,minibüs-küçük elektrikli otobüsler-,metro ve tramvay) kullanılabilen bir ulaşım kartı
• 3 gün geçerli, gireceğiniz ilk 2 müzeye bedava, sonrakilere ise indirimli şekilde girmenizi sağlayan bir müze giriş kartı
• Roma haritası ve Roma Rehberi
http://romarehber.blogspot.com/search/label/Roma%20Pass

Bunun toplam fiyatı 20 euro... Eğer müze gezeceğim diyorsanız. Bu kart avantajlı olabilir. Ayrıca sırada hiç beklemiyorsunuz bu kartla... Biz Kolezyumda 20 25 dakika sırada durduk diyebilirim...

Kolezyum zamanında vahşi hayvan dövüşleri ve gladyatör savaşlarına ev sahipliği yapmış..Gladyatör filmini seyrettiyseniz az çok hayal edebilirsiniz bu savaşlarıı... Tabi bu alan artık tamamen bir kalıntı şeklinde; içeriye doğru girdiğinizde kalıntıları görebiliyorsunuz...

Kolezyumu gezdiktan sonra hemen yanında bulunan Palatino ve Roman Forumuna doğru gittik.
Bunların hepsi kalıntı şeklinde.. Arkeolojik bir gezi yapmak istiyorsanız, buraları görmeden sakın dönmeyinnn. Kalıntı görmek çok ilginizi çekmiyorsa hiç boşuna girmeyin. Çünkü bütün o bölgeyi gezmek çok yorucu... kısaca bilgi verecek olursam Palatino Roma’lı yönetici ve kralların yaşadığı bölgeye deniliyordu. Roman Forumu ise eski Roma halkının yaşadığı yer... Bu iki yeri gezmek tam 1 1buçuk saatimizi aldı.. Ayrıca Roman forumunu sonu gözükmeyen merdivenlerden çıkmak zorunda kaldık. Ne kadar yorulduğumu anlatamam gerçekten... Size tavsiyem yanınızda su ve küçük bir sandviç yada çikolata olması... Önceki günlerin yorgunluğuda eklenince biraz güçsüz kalabilirsiniz.. Tabi bu tatlı yorgunluk=))
Burdan çıktıktan sonra haritamıza baktığımızda en yakın gözüken yer Piazza(meydan) Venezia olduğunu gördük. Orayada yürüyerek gittik. 10 dakika sonra ordaydık.
Piazza Veneziada karşımıza bir anıt çıktı.. Bu anıt Italya’nın ilk kralı Vittorio Emanuele II ‘e ait. Anıtın arkasında da Venezia Sarayı bulunmakta... Roma halkı buranın çok tarihi olmadığını söylermiş... Bana gerçi hiç öyle gelmedi=))
Pİazza VENEZia

Piazza Veneziadan sonra artık Roma'nın yeni kısmına doğru yol alıyorsunuz... Eski tarihi Roma Venezia meydanının arkasında kalıyor...

Piazza Veneziadan sonra Piazza Rotanda'da bulunan Pantheona doğru gittik. Buraya geldiğimizde o kadar açtımkiii... Hemen ilk gözüme çarpan Mcdonalds oldu=))) Orada bir 45 dakika mola verdikkk=) Bu meydana dikkatli baktığımda yanyana küçük küçük sıralanmış cafeler olduğunu gördüm. Cıvıl cıvıl bir meeydandı. Romanın bütün meydanları meşhurdu zaten=)

Yemek yedikten sonra Pantheona girdik.. Burayı gezmemiz 5 dakikamızı aldı... Pantheon, gökbilim çalışmalarını yürütmek için yaptırılmış, daha sonra da kiliseye dönüştürülmüş.. Kubbesi çok büyük ve en üst kısmında da daire şeklinde küçük bir açıklık var. Pantheonda daire şeklinde, sade bir yapı...

Pantheonu da gezdikten sonra hemen yanında bulunan Piazza Navonaya doğru gittik... Romada en beğendiğim meydan diyebilirm.. Eskiden Roma Stadyumu olan bu meydan şu an sokak ressamcıları ve cafelerle kaplı...Eee bende kendı resmimi yaptırmadan duramadım.. Bir ressama Yusufla benim komik karikatürünü yaptırdık=)) Bence çok güzel bir hatıra =9 Fiyatıda 15 Euro

Burayıda gezdikten sonra o meşhur aşk çeşmesine(Fontana Di Trevi) geldik. Ee tabii oraya gidip dilek dilemeden dönmek olmaz=) Bizde hepimiz sol elimizle bozuk parayı çeşmenin içine attık=)) Burdan sonra da otele dinlenmeye gittik.. Çok yorucu bir gündü.... Bir günde bir sürü yer gezmiştik=)) 2 saat dinlenmeden sonra 9 buçuk gibi dışarı yemeğe çıktık.. Yine Termini İstasyonundan metroya binip İspanyol Merdivenlerine gittik... Bu meydanı gün ışığıyla görmemiştk. Ama akşamda burası çok güzeldi... Meydan ünlü markalarla dolu mağazalarla kaplıydı.. Meydanın bir sokak sonrasında; gezi kitabımda yazan ve arkadaşım Sandyninde övdüğü Ristorante 34'te gittik.. Yer çok güzel, yemekleri ve servisi süper. Garsonlar konuşkan=) Fiyat aralığı 20 -35 Euro...

Romaya giderseniiz kesin bir akşam Ristorante 34'te gidin... Etleri ve makarnaları süper..

Romanın 2. ve 3. günü diğer yazacağım yazılardaaaa=)))))))))))



Bu kitabı aldığımda hakkında pek çok şey duymuştum. Uçurtma Avcısını okumak için sabırsızlanıyordum=)


Khaled Hosseininin yazdığı Uçurtma Avcısı 3 sene üst üste Yılın kitabı seçilmiş; ayrıca kitabın filmide var... Türkiyede oynandı mı bilmiyorum; ama dvdsini bulabilirsiniz...


Kitap Afganistanda geçiyordu. Bir ülkenin nereden nereye gelebileceğini gösteren bir kitap.. Okuduklarınıza şaşıracaksınız. Nasıl böyle değişebilir bir ülke diye, içinize bir korku basabilir...



Kitabın kısa bir özetini yapacak olursam;

Uçurtma Avcısı Roman kahramanı Emirin dilinden anlatılıyor. Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk olan Emir ve Hasan birbirlerine çok bağlıdır. Gerçi Hasan Emire hiçbir karşılık beklemeden bağlıdır.. Emir zengin ve tanınmış bir iş adamının oğlu, Hasan ise evin hizmetçisinin oğludur. Emir, Afganların en üst sosyal grubunu oluşturan Peştun etnik grubuna ait iken ; Hasan, sürekli aşağılanan bir Hazaradır..
Bir gün her yıl düzenlenen Uçurtma yarışlarında Hasanın başına korkunç bir olay gelir. (Bu sayfaları okurken o kadar etkilendim ki, farketmeden ağlamaya başladım)

Bu olayı Hasanın en yakını olan Emir görür ve hiçbir şey yapmaz... Bu olay ikisininde hayatını değiştirir... Hasan yinede Emire karşı her zamanki gibi davranır. Emir bunu kaldıramaz.. Hasana hayatı zindan eder... Böylelikle HAsan ve babası evden ayrılır.

Bu sırada sovyet işgali patlak verir. Emir ve babası Afganistandan Californiaya kaçar.. Sovyet işgalinden sonra Taliban rejimi başta Afganistan'da sevinçle karşılanır... ama asıl o zaman her şey başlar... Gazetelerde bile yazmayan ayrıntılar saklı bu kitapta... Bir devletin çektiği bütün acılar...

Düşünsenize kitabın adını almış olan uçurtma yarışlarını bile yasaklar bu Taliban rejimi...

Emir geçmişini asla unutamaz... Acaba Emir ve Hasanın hayatları kesişecek midir? İşte bunu da okuyup görünn..
Kitapta her şey mevcut; arkadaşlık ilişkileri, baba-oğul ilişkisi, ihanet, Aşk, ırkçılık....
Uçurtma Avcısı ;Küçükken yaşanılan bir olayın insanın hayatını ne kadar derinden değiştirebileceği, insanın karakterini oluşturabileceğini göstermekte... ayrıca hiç bir yer , hiç kimse değişmez demeyin, bu kitabı okuduğunuzda hayatta her şeyin başımıza gelebileceğini, değişebileceğini görebilirsiniz..

Kitabı okurken; beğendiğim kısımların altını çizmiştim... İşte bunların bir kaçını paylaşmak istedim...
"Çalmaktan daha kötü bir suç yoktur, Emir", dedi baba. " Kendisine ait olmayan bir şeyi alan insan, bu ister bir can olsun isterse bir dilim nan... aşağılıktır. Böyle birinin yüzüne tükürürüm. Böyle biriyle yollarımız kesiştiğinde, Allah yardımcısı olsun.. Anlıyorsun değil mi?
"Evet , Baba"
"Yukarıda bir yerde bir Tanrı varsa, umarım benim viski içmem ya da domuz yememden çok daha önemli meselelerle uğraşıyordur..."
___
Ne kadar da sadık bir HAZARA. Bir köpek kadar sadık dedi Assef..
"ama kendini onun için kurban etmeden önce bir düşün: Aynı şeyi o senin için yapar mıydı? Konukları olduğu zaman seni neden çağırmadığını hiç mi merak etmedin? Neden seninle bir tek yalnızken oynadığını? Nedenini söyleyeyim, Hazara. Çünkü sen onun için yalnızca çirkin bir köpek yavrususun. Sıkıldığı zaman oynayabileceği, kızınca da tekmeleyebileceği bir şey.." dedi Assef.
"Emir Ağayla biz arkadaşız" dedi Hasan...
_______
"Afganistan'da çoçuk çok ama çocukluk yok.."
_______
"Bu senin ilk seferindi, değil mi?" dedi dilenci.
"Nasıl?" dedi Emir
"Taliban'ı ilk görüşün "
" Bir şey demedim. Yaşlı dilenci başını salladı, gülümsedi. " KAbile girişlerini ilk gördüğüm günü anımsıyorum da. Nasıl da sevinmiştik! Ölümler bitti, dedik.. Vah Vah !!! Tıpkı şairin dediği gibi : Aşkın en pürüzsüz göründüğü an, dertler bastırıverdi!"

Yüzüme bir gülümseme yayıldı.."Bu gazeli biliyorum Hafızdan"dedi Emir
Evet öyle dedi dilenci. "Bunu da benden iyi bilemez. Üniversitede Hocaydım " dedi.










Etiketler: 0 yorum | edit post